Giriş - Suskunluk
1. sayfa
bir Petersburg akşamıydı. Her şey susmuş, gökyüzü karanlıkla boğuluyordu. Mikhail ise pansiyonun çatı katındaki küçük, küflü, tahtalı odasında yatağında uzanmış, pür dikkat tahta tavanı izliyordu. Ruh gibiydi. Mikhail'in ruhu çekilmişti; iç dünyasında kendisiyle barışmaya çalışıyordu. Hangi tarafla yakınlaşması gerektiğini kara kara düşünüyordu, fakat ruhu iki tarafı da yiyip bitiriyordu. Mikhail yavaşça uzandığı yatağından kalktı, elleriyle yüzünü ovaladı. Yatağın başında duran köstekli saatine uzanıp eline aldı. Saat gece yarısını göstermekteydi. İçinden şu sözler geçti: "Bu saatten sonra sokaklarda ya benim gibi işsiz güçsüzler olur ya da topluma uymayan, dışlanmış kişiler volta atar." Mikhail yavaşça ayağa kalktı. Odanın içinde üç tur attı, kara kara düşüncelerle. Bir anda duraksadı. Pansiyon odasının ortasında olduğu yerde dikildi, uzun uzun boşluğa baktı. Sonra dış kapıya doğru yürümeye başladı. Yatağının yanındaki paltosunu alıp giydi. Yırtık paltosu, onun gibi yıpranmıştı. Tek farkı, paltosu yamalıydı. Mikhail'in ruhunu yamayacak, onaracak kimse hiç olmamıştı. Kuşandıktan sonra adımlarını yavaşça tahta dış kapıya çevirdi. Her adımı, içindeki bir yönü temsil eder gibiydi. Kapıya vardığında, onu büyük bir gıcırtıyla açtı. Soğuk hava, narin bedeninin içinden geçerek pansiyon odasına doldu.
2.SAYFA
Mikhail, pansiyonun merdivenlerine adım atmıştı. Arkasını dönüp tahta kapıyı büyük bir gıcırtıyla kapattı. Merdivenlere doğru adımlarını hızlandırmıştı. Tahta basamakları inerken yüzündeki büyük endişeyi, dışarıdan birinin okuması çok kolaydı. Mikhail merdivenlerde tekrar duraksadı. Donakalmıştı. Göz kapakları yavaşça düşüyor, hafifçe ağzı açık şekilde geveliyordu. — Ulu Tanrım... Bana yol göster. Beni bu hâlimden kurtar... Mikhail gözlerini açtı. Merdivenin korkuluklarına sımsıkı tutunmuş haldeydi. Az önce söylediği sözleri zihninde tekrar etti. Ancak, anlamsızlıklarını fark ederek kendi içinde bir anlığına utandı. Sonra tekrar, yavaş adımlarla basamakları inmeye başladı. Birinci kata ulaştığında yeniden durdu. Hafif aralanmış bir kapı dikkatini çekti. İçeriden süzülen solgun ışık, karanlık pansiyon merdivenlerini kısmen aydınlatıyordu. Oda içinden gelen yüksek seslere kulak kabarttı. İçeride avazı çıktığı kadar bağıran adam, Bay Igor Dushkin'di. Yanındaki hanım kıza, sarhoş kafayla anlamsız sözler mırıldanıyordu. Mikhail, ahşap kapıya biraz daha yaklaştı ve kulak kesildi. Dayanamayarak kapı aralığından dikkatlice içeriye göz attı. Pansiyon odasının ortasında küçük bir masa vardı; üzerinde boş ve dolu votka şişeleri... Irina Lebedeva, Bay Dushkin'in tam karşısındaki sandalyede oturuyordu. Gözlerinde korku vardı. Karşısındaki adamın ruhunun karanlığına, sanki içine çekilmiş gibi bakıyordu. Bay Dushkin hâlâ içiyordu. Ter içindeydi. Gözlerinin içi adeta ateş gibi parlıyordu. Aniden mırıldandı: — Bana bak, Irina... Sözleri tıslama gibiydi. Yavaşça ayağa kalktı, sendeleyerek Irina'ya doğru ilerledi. Zavallı Irina, korku dolu gözlerle yerinden kıpırdayamıyordu. Sonunda Dushkin yanına geldi ve sandalyenin yanındaki koltuğa kendini bıraktı. Derin bir nefes aldı. Hantal kollarını Irina'nın omuzlarına attı; vücuduna daha çok temas ediyordu. Irina irkildi. Gözleri dolmuştu. Sessizce ayağa kalkmaya çalıştı. Fakat Dushkin onu omuzlarından bastırarak tekrar oturttu. Kapı aralığından olan biteni izleyen Mikhail, gördüklerine inanamıyordu. Dushkin zar zor yeniden ayağa kalktı ve Irina'nın üstüne abanarak onu boynundan öpmeye başladı. Irina, gözyaşları içinde kendini kurtarmaya çalıştı. Çırpındı. Ama Dushkin aniden öfkeye kapıldı. Onu tokatladı, yumrukladı. Başına art arda darbeler indiriyordu. Irina çığlık atıyordu... Feryadı odadaki üç kişiden başka kimse duymuyordu: Dushkin, Irina ve kapı eşiğinde taş kesilmiş halde duran Mikhail. Mikhail korku ve dehşet içinde, donakalmıştı.
3. Sayfa
Dushkin, işlediği günahın cezasını nasıl olsa ödemeyeceğini biliyor gibiydi. Yavaşça toparlandı. Irina'nın cansız bedenine boynundan bir ip geçirdi. Şapkasını taktı. Irina'nın hareketsiz bedenini koltuktan kaldırdı. Ardından, hiç acele etmeden kapıya doğru yürümeye başladı. Kapının aralığından olup biteni seyreden Mikhail, hızla geri çekildi. Kalbi çarparken, neredeyse adımlarını duyuracak kadar sert bir şekilde merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Kendini dış kapıdan dışarı attığında, derin bir korku içindeydi. Nefes nefeseydi. Kapının hemen yanına doğru ilerledi. Orada, başını eğmiş hâlde öylece durdu. Bir kara boşluğa düşmüş gibiydi. Yukarıdan ayak sesleri geliyordu. Dushkin ağır adımlarla merdivenlerden inmişti. Kapıya ulaştı. Hiç tereddüt etmeden dışarıya çıktı. Mikhail, başını hafifçe kaldırdı. Onun yüzüne şöyle bir baktı, sonra başını hemen yeniden eğdi. Dushkin, hiçbir şey olmamış gibi pansiyonun bahçesinden geçip uzaklaştı. Sanki az önce bir hayatı söndürmemişti. Sanki az önce Tanrı'nın önünde lanetlenmemişti. Mikhail, içinden şöyle geçirdi: — Nasılsa bedelini ödemeyecek. Zengin bir adam... Parası var. Ona göre ahlaki değerler, kurallar sadece birer süs. Parayı bastırır, her şeyi unutturur. Toplum susar, Tanrı yine sessiz kalır... Mikhail'in zihninde cinayetin her anı yankılanıyor, vicdanı karanlıkta bir çığlık gibi üzerine çöküyordu. SON....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder